Okul öncesi eğitimin neden çok gerekli olduğunu öğrenmek için Liberum Montessori Akademia’nın Eğitim Yöneticisi Arzu Aydoğan’ı dinleyebilirsiniz.
Bu sorunun başka bir çeşidi de aslında şöyledir: “Benim çocuğum Montessori Eğitimi aldığında diğer eğitim yöntemleriyle yetişen çocuklara göre nasıl bir farklılığı olur?”
Maria Montessori’nin ilk altı yaşın eğitiminde keşfettiği en önemli nokta bu yaş grubunun eğitiminde somut, elle tutulur eğitim araçlarına ihtiyaç duyulduğudur. Çocuklar bu yaşlarda yetişkinlerin anlattıklarından öğrenmezler, bilgiyi sözlü olarak iletmek verimli sonuçlar vermemektedir. Örneğin Montessori Eğitimi’nde kullanılan Duyu Araçları’ndan Pembe Kule çocuğun boyut algısını geliştirir ve boyutlara göre sıralamayı öğretir. Boyut bilgisi çocuğun ancak somut araçlarla uğraşırken alabileceği bir bilgidir. Büyük ve küçük kavramını sözel olarak anlatmaya çalışmak için henüz çok erkendir çünkü çocuğun bu sözcüklerin ne ifade ettiğine dair doğrudan deneyimi yoktur. Ancak çocukların doğrudan kendi ellerini kullandığı araçlar üstünde çalışma fırsatı olduğunda birçok konuyu çok hızlı öğrendikleri görülmüştür. Montessori Eğitimi’nin geleneksel eğitimden en temel farkı çocukların kendi deneyimleriyle öğrenebilmeleridir. Montessori sınıflarında çocuklar hareketli ve aktif bir öğrenme deneyimi içindedir oysa geleneksel eğitim sınıflarında çocukların hareketsiz, kıpırdamadan ve sessiz durmaları istenir aslında hiç kimse ne çocuklar ne de büyükler, uygulaması olan bir konuyu uygulama yapmadan verimli öğrenemez. Temel matematik konuları ileri matematikte olduğu gibi soyut değildir. Sayılar nesnelerin miktarını anlatır; dört işlem yine belli bir kuralı takip ettikten sonra kalan miktarı saymakla alakalıdır; alan 2 boyutun hacim ise 3 boyutun miktarını ölçer; matematiği bu anlayışla verdiğinizde somut deneyimler haline getirebilirsiniz. İşte Maria Montessori’nin dehası da bu noktada yatar. Bu şekilde öğrenen çocuklar için matematik üç yaşında deneyimledikleri bir akademik bilgi haline gelir. Elbette geleneksel eğitim anlayışlarıyla kıyaslamak bu bağlamda mümkün bile değildir.
Sonuç olarak Montessori Eğitimi beyin gelişimini desteklemeye uygun bir eğitim yöntemi olarak bugünkü bilimsel araştırmalarda hatırı sayılır bir yere sahiptir. Geleneksel eğitimin içeriği ele alındığında ise, çoğunlukla, çocuğu edilgen (pasif) bırakarak beyin gelişimi üstünde doğrudan olumsuz etki yarattığı bilinmektedir. Çocukların tüm hayatları boyunca kullanacakları ve her nevi karar verme, çözüm bulma ve öğrenme mekanizmasının merkezinde olan beyinleri ilk altı yaş içinde gelişir, bu durum aynı, kendini ilk altı ay içinde geliştirebilen işlemci, hafıza, RAM gibi bir bilgisayara benzer. Nasıl bilgisayarınızın donanımını en gelişmiş olanlardan seçtiğinizde daha verimli sonuçlar alıyorsunuz beyin içinde neredeyse aynı durum geçerlidir. Bu koşullar altında geleneksel eğitimi tartışmaya dahi gerek kalmaz.
Montessori Eğitimi tüm dünyada, birbirlerinden tamamen farklı kültür ve inanışlardaki ülkelerde elli yılı aşkın süredir zaten uygulanmaktadır. Bunun sebebi oldukça basittir insan beyninin ilk altı yaştaki gelişimi ülkeler arasındaki farklılıklardan etkilenmez. Fransız çocuklar ya da Çinli çocuklar ayrı diller öğrenseler de temel olarak dile duyarlı beyin bölgesi her ikisinde de aynı işi yapmaktadır, kaba motor becerilerini geliştirmeye çalışan Japon bir çocukla bir Alman çocuğu benzer hareketler yaparken beynin aynı bölgesi gelişim gösterir. Türk çocuklar doğduklarında genetik olarak dünyanın diğer yerlerinde doğmuş olan çocuklardan farklı değildir. Dolayısıyla beyinleri de gelişmek için benzer hatta tamamen aynı deneyimleri kullanır. Montessori Eğitimi evrensel bir eğitimdir. Türkiye’de sayısı hızla artmakta olan çok değerli Montessori okulları yetiştirdikleri yüzlerce çocukla her geçen gün Montessori Eğitimi’nin Türkiye’de başarıyla uygulandığını ispatlamaktadırlar.
Montessori Eğitimi’nin tam anlamıyla uygulanabilmesi için bu konuda yetkin öğretmenlerin yetiştirilmesi gereklidir. Bu açığın kapatılaması için bazı meslek yüksek okulları ve üniversiteler çocuk gelişimi programlarına Montessori Öğretmen Eğitimi’ni katmaya başladılar. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu önemli bir örnek olarak verilebilir. Okulun 1. sınıf müfredatında Montessori Felsefesi 60 saat ve 2. sınıf müfredatında teori ve uygulama olarak 130 saatlik Montessori Öğretmen Eğitimi dersi vardır. Ayrıca okul bünyesinde öğretmenlerin staj yapabilecekleri bir de 2 – 6 yaş Montessori okulu bulunmaktadır. Kapadokya Meslek Yüksek Okulu, Çocuk Gelişimi Bölümü, Türkiye’nin her yerinden gelen öğrencilerini tam bir Montessori Öğretmeni olarak yetiştirmek ve bu açığı kapatmak için önemli bir öncüdür.
Bir okul öncesi kurumun yetkin öğretmenleri ve Montessori Araçları’nı tamamlamış sınıflarıyla Montessori Eğitimi’ni tam anlamıyla uygulayamaması için hiçbir neden yoktur.
Beyin çalışmalarına tekrar değinmeden bu soruyu cevaplamak elbette çok zor olurdu. Günümüzde gelişen beyin çalışmaları insanın nasıl öğrendiğine kısacası öğrenme mekanizmalarına bilimsel bir ışık tutmaya başladı. Proprioseptif duyuları kullanabilen eğitim biçimleri çocuğun yüksek verimlilikte öğrenmesini sağlar. Maria Montessori kendi eğitim yöntemini kurarken çocukları gözlemlemiş ve onların hem bedenlerini hem de ellerini kullandıklarında yaşlarından beklenmeyecek konuları inanılmaz bir hızla öğrendiklerini görmüş. Keşfetmiş olduğu bu nokta ve zamanla çocuklarla yaptığı çalışmalardan edindiği tecrübeleri doğrultusunda araçlarını tasarlamıştır. Montessori Eğitimi araçlarıyla diğer tüm eğitim yöntemlerinden farklıdır. Geleneksel yöntemler sözel ağırlıklı eğitim yöntemleridir ve altı yaşından küçük çocukların eğitiminde hem hedefleri hem de verimleri Montessori Eğitimi’yle kıyaslandığında çok düşüktür.
Öncelikle bir Montessori okulunda çocuğunuz geleneksel eğitimlerde olduğu gibi doğrudan bir akademik bilgi akışının içine girmez. Öğretmenin tamamlaması gereken tek tek üniteler yoktur. Çocuk sınıfta Montessori Araçları’yla bir ‘kurallı oyun’ oynuyormuş gibi uğraşır. Araçlar matematik ya da okuryazarlık gibi akademik konuları öğretmeyi amaçlasa bile çocuğun deneyimi belli bir kurala uyduğu bir oyun hakkındadır. Bundan dolayı çocuklar akademik konuları ezberler gibi öğrenmez doğrudan deneyimler. İşte bu deneyimler onların beyin gelişiminde çok önemli yer tutar. Montessori Eğitimi’nin çocuklar için asıl hedeflediği ilk altı yaşın beyin gelişimini destekleyebilmektir. Bu nedenledir ki çocukların tam da bu yaşlarında Montessori Araçları’yla eğitim alabilmeleri onlar için yapılabilecek en büyük katkıdır.
Montessori Eğitimi günümüzdeki bilimsel çalışmaların sonuçlarıyla uyum içinde olduğundan çok güçlü bir eğitim yöntemi olarak hala geçerliliğini korumaktadır. Diğer yandan bir eğitimi seçerken ölçü olarak ne kadar eski olduğuna bakıyorsak geleneksel eğitim yöntemleri Montessori Eğitimi’nden çok daha eskidir ve bilimsel çalışmalarla uyum göstermez.